Otizm Tanıları Neden Artıyor, Gerçek Bir Salgın mı?

Otizm Tanıları Neden Artıyor, Gerçek Bir Salgın mı?

Son yıllarda otizm tanısı alan bireylerin sayısında dikkat çekici bir artış yaşanıyor. Ailelerin ve uzmanların aklında ise tek bir soru var: Otizm gerçekten mi yaygınlaşıyor, yoksa tanı koyma kriterleri mi değişti?

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), bireyin sosyal iletişim becerilerinde yetersizlik, tekrarlayıcı davranışlar ve duyusal hassasiyetlerle kendini gösteren nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanıyor. 2013 yılında yürürlüğe giren DSM-V sınıflamasında, daha önce farklı başlıklar altında yer alan otistik bozukluk, Asperger sendromu ve yaygın gelişimsel bozukluk gibi durumlar tek bir çatı altında “Otizm Spektrum Bozukluğu” olarak toplandı. Bu değişiklik, tanıların geniş bir yelpazeyi kapsamasına neden oldu.

Genetik ve Çevresel Etkiler

Otizmin ortaya çıkmasında hem genetik yatkınlık hem de çevresel faktörler rol oynuyor. İkiz çalışmalarına göre otizmin kalıtsal olma oranı %60 ila %90 arasında değişiyor. Bununla birlikte hamilelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar, annenin ileri yaşı, hava kirliliği ve doğum komplikasyonları gibi çevresel etkenlerin de riski artırabileceği düşünülüyor. Ancak bu etmenlerin hiçbiri tek başına otizme yol açmıyor; genetik ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesi etkili oluyor.

Tanı Artışının Nedenleri

Otizmdeki hızlı artışın en büyük nedenlerinden biri, tanı ölçütlerinin genişlemesi ve farkındalığın artması. Daha önce “davranış problemi”, “içe kapanıklık” ya da “öğrenme güçlüğü” gibi tanımlarla değerlendirilen çocuklar, bugün daha net kriterlerle otizm spektrumuna dahil ediliyor. Ebeveynlerin artan farkındalığı, öğretmenlerin ve sağlık çalışanlarının daha erken yaşlarda yönlendirme yapması da tanı sayısını artıran etkenler arasında.

Türkiye’de Durum Ne?

Türkiye'de de benzer bir eğilim söz konusu. Rehberlik ve Araştırma Merkezleri'nin (RAM) 2009 yılı verilerine göre yalnızca 10.811 çocuk otizm tanısı almışken, bugün bu sayının katlanarak arttığı tahmin ediliyor. Otizm tanısı almış bireyler ve aileleri için özel eğitim, terapi ve destek mekanizmalarına olan ihtiyaç her geçen gün daha da büyüyor.

Otizmle yaşayan bireylerin ve ailelerinin karşılaştığı zorluklar yalnızca tanı süreciyle sınırlı değil. Eğitim, sosyal yaşam, psikolojik destek ve toplumsal farkındalık alanlarında da önemli açıklar bulunuyor. Özellikle tanının ardından ailelerin yaşadığı stres, bilgi eksikliği ve gelecek kaygısı, sosyal destek sistemlerinin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.

Artış Gerçek mi, Algısal mı?

Bugün geldiğimiz noktada uzmanlar, otizm tanısındaki artışın büyük oranda tanı yöntemlerinin iyileşmesi ve toplumdaki bilinç düzeyinin yükselmesiyle açıklanabileceği görüşünde birleşiyor. Ancak çevresel risk faktörlerinin etkisi hâlâ araştırılıyor. Gerçek artışın ne boyutta olduğunu anlamak için daha kapsamlı, uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç var.

Sonuç olarak; otizmin “gerçekten arttığı” fikri hâlâ tartışmalı. Fakat kesin olan şu: Tanı sayıları artsın ya da artmasın, otizmli bireylerin kaliteli bir yaşam sürmesi için erken tanı, doğru destek ve toplumun her kesiminde artan farkındalık büyük önem taşıyor. Türkiye’nin bu süreci daha güçlü ve kapsayıcı sosyal politikalarla desteklemesi, otizmli bireylerin ve ailelerinin yaşam kalitesini yükseltmenin anahtarı olabilir.


14 Temmuz 2025, 11:02