Eczacılıkta Girişimcilik, Girişimcilikte Eczacılık!

2 Ağustos 2023 Fakülte
Eczacılıkta Girişimcilik, Girişimcilikte Eczacılık!
Çanakkale doğumlu olan Ömrüm ERGÜVEN, lise eğitimini tamamladıktan sonra 2015 yılında dil eğitimi almak amacıyla 6 ay Viyana’da yaşadı. 2016 yılında Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesine girmeye hak kazandı. Lisans eğitimini Haziran 2021 yılında okul ikincisi olarak tamamlamıştır. Şu anda İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmasötik Teknoloji Doktora programında eğitim hayatına devam etmektedir Üniversiteye girdiğinden beri aktif olarak proje yarışmalarına katılan Ergüven, birçok ulusal ve uluslararası platformda 18 farklı proje yarışmasında farklı projeleri ile finale kalmış ve bunların 14 tanesinde çeşitli ödüller kazanmıştır. Bu ödüller ile birlikte Trakya Üniversitesi’nden üstün başarı plaketi almıştır. Kadın Girişimcileri Derneği’nin ‘Geleceğin Kadın Liderleri’ programı için başvurmuş olup 12.000 kişi arasından ilk 100’e kalarak Geleceğin Kadın Lideri 2020 Fellow’u arasında yer almıştır. 2021 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Ankara Kalkınma Ajansı’nın desteklediği “Üretkeniz. Biz” ekibin girişimcileri arasına seçilmiştir. 2021 yılında Eczacılık sektörünün Oscar’ı olarak bilinen Altın Havan Ödülleri’nde ortağı Beşir Sefa MUMAY ile birlikte Yılın Genç Girişimci Eczacısı Ödülü’nü kazamıştır. Bu zamana kadar bu ödülü kazanan en genç eczacı olma ünvanını taşımaktadır. 2022 yılında 146 fazla ülkeden üyesi olan Uluslararası Eczacılık Federasyonu’nun (FIP) “Women in Science and Education (WISE)” çatısı altında FIPWISE Rising Stars ismini verdikleri listede, tüm dünyada mesleğe değer katan ve ilham veren 20 eczacı arasında yer almaktadır. Listede bulunan ilk ve tek Türk kadındır. Üniversite hayatının ilk yıllarında Akılcı İlaç ve Eczacılık Topluluğu’nda Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev almış, sonraki yıllarda Akılcı İlaç ve Eczacılık Topluluğu’nda Yönetim Kurulu Başkanlık görevini yapmıştır. Tüm hayatı boyunca 40’dan fazla etkinliğin organizasyonunda görev alan Ergüven, Haziran 2020 tarihinde kurulan Pharmaino Science adlı start-up’un kurucu ortaklarından birisidir. Kurdukları start-up SuperPharmacist adlı projeleri ile Dünya ikinciliğine layık görülmüştür. Aynı zamanda Pharmaino Science’ın bilimsel yönetiminden sorumludur. TÜBİTAK & İstanbul Üniversitesi ortaklığında yürütülen 2244 Sanayi Doktora Programı kapsamında Farmasötik Geliştirme Uzman Yardımcısı olarak iş hayatını sürdürmektedir.

Girişimcilik, ülkemizde gittikçe değer kazanan ve kazanmaya da devam etmesi gereken bir alandır. Özellikle son dönemlerde oluşan girişimcilik ekosistemi ve dünyada bu alanda yapılan örnek işler, ülkemizde de bu alana olan ilginin artmasına sebep olmuştur. Standart düzenden sıyrılıp yenilikçi işler yapmak isteyen her meslek mensubu, inovatif girişimlerin hayalini kuruyor. “Üniversiteden mezun olan herkes iş bulmak zorunda değil.” sözünü sıkça duymaya başladık. Peki o zaman neden üniversiteler var? Bunu şu şekilde anlatabiliriz; Sistem, artık bizleri üniversitelerde öğrendiğimiz bilgileri sosyal fayda sağlayacak şekilde inovatif yöntemlerle birleştirerek yenilikler üretmeye itiyor. Yani girişimci olmaya!

Durumlar böyleyken, ülkemizdeki ilginin bu alana kayması da normal karşılanan bir durumdur. Ancak bazı meslek gruplarında bu konudaki tutukluk kendini çok hızlı ele veriyor. Eczacılık gibi, multidisipliner ve disiplinler arası çalışmaya uygun bir mesleğin mensupları ve mensup adayları olarak, bizler girişimcilik ekosisteminde en çok yer alması gereken meslek gruplarından biriyiz. Öyle ki, eczacılık mesleğinin bazı normları, çok uzun yıllardır değişmeyen ve değişime kapalı gözüken kurallardan oluşuyor. Ancak teknoloji ve dünya gelişip değişirken, bizim de mesleğimizin bu değişimden etkilenmemesi mümkün değildir. Teknolojiyi ve inovasyonu benimseyerek, mesleğimizle pekiştirmek için girişimcilik şarttır. Gelişen teknolojiyle birlikte meslek içinde açılan kapıları, aralanan fırsatları bizler kullanmazsak, bu fırsatları kullanacak birileri mutlaka çıkacaktır. Hem mesleğimizi, hem de fırsatları kaçırmamak için yönümüzü bu alana dönmemiz gerçekten çok büyük bir önem taşıyor.

Bu noktada, üzücü olan diğer bir durumdan daha bahsetmek gerekiyor. Ülkemizde özellikle pandemi döneminin de etkisiyle sağlık sektörünü hedef olan girişimlerin sayısı artış gösterdi. Hatta Albert Health, Otsimo gibi azımsanamayacak sayıda bazı start-up’lar oldukça güzel sözleşmeler imzaladı ve yatırımlar aldı. Üzücü nokta şu ki, bu start-upların neredeyse hiçbirinde bir eczacı istihdamı söz konusu değil.

Son dönemlerde girişimcilik ekosistemindeki hibeler, kuluçka merkezleri, hızlandırma programları benzeri destek programlarının sayısı hızlı bir artış gösterdi. Tüm bu programlar, birçok elemenin ardından katılımcılar arasından seçim yapıyor. Peki jüriler başvuruları neye göre değerlendiriyor? Bu durumun bir matematiği olmamakla birlikte, değerlendirmelerde üst sıralara çıkmak için bazı püf noktalar mevcuttur. Özgüven ve kararlılık bunların en önemlileri arasında yer alıyor. Olumlu bir değerlendirme için, projenize/fikrinize önce siz inanmalısınız. “Ben buradayım, kararlıyım ve gücüm yettiğince çalışmaya hazırım.” imajı, değerlendirme sonucunu oldukça etkileyen bir faktördür. Yeni bir fikir, jüriler tarafından FINER kuralına göre değerlendiriliyor;

  • Feasible (Uygulanabilir),
  • Interesting (İlgili),
  • Novel (Yenilikçi),
  • Ethical (Ahlaki),
  • Relevant (Tema ile alakalı).

“Buraya kadar her şey tamam ama biz nasıl fikir üretebiliriz ki?” sorusu da sıkça sorulan bir soru. Bir fikrin karşısındaki en büyük engel kişinin konfor alanına bağlı yaşamasıdır. Konfor alanı, kişinin beyninin bazal metabolizmada sıkışmasına sebep olur. Sürekli aynı yerlere gitmek, her gün aynı yolu kullanmak, aynı mekânlara gitmek ve farklılığa açık olmamak, bizleri konfor alanına iter. Fikir üretmeyi hedefleyen kişi öncelikle bu alandan uzaklaşmalıdır. Hemen ardından, bolca gözlem ve gözlem sonucu konuya duyulan merak duygusunun oluşumu geliyor. Merak ettiğimiz şeyin üzerine düşünüyoruz, düşündüğümüz şey mantıklı gelince de sorguluyoruz. Sorguladıkça bilgi topluyoruz, bu bilgiler bir araya geldikçe de proje fikrimiz ortaya çıkıyor.

Bunun dışında sık yaptığımız bir diğer hata ise, fikir oluşumunun bireysel bir eylem olduğunu düşünmemizdir. Biz de bunun böyle olduğunu düşünürdük; biri fikir deyince aklımıza ya lambadan çıkan cin gelirdi, ya da Bakırköy’deki düşünen adam heykeli. Ancak en güzel fikirler, toplu bir ortamlarda, karşılıklı düşünce alışverişi ile oluşuyor. Öyle ki, Starbucks’ların büyük toplantı masaları yurtdışında fikir üretmek için kullanılıyor, o amaçla tasarlanıyor; ülkemizde gibi Instagram hikâyeleri için değil! 

Fikir tipleri 3’e ayrılır;

  • Çalıntı Fikirler: Utanç verici sonuçlar doğurabilir.
  • Benzetme Fikirler: İyi yapıldığı zaman takdir edilebilir, gittigidiyor örneği bu kısımda çok önemli bir detay olarak gözümüze çarpıyor. eBuy’ı kopyalayıp, Türkiye’nin 2020’ye kadar en pahalı exit yapan start-up’ı olarak eBuy’a satıldı.
  • Yenilikçi Fikirler: Yüzleri güldürür, amaca ulaştırır. En doğru yoldur, dikkat çeker.

 

“Fikir de tamam, kafamda her şey oturdu. Ama destek bulamıyorum.” diyebilirsiniz. Destek için asla acele etmeyin. Başlarda size inanan insanları bulmak çok zor olabiliyor. Bunun için acele etmemeliyiz. İnsanların size desteklemesi için onlara sebepler vermeliyiz. Ortaya güzel ürünler, güzel sonuçlar çıktıkça, destekler de artıyor. Ancak yanınızda, çevrenizde size inanan insanların sayısı arttıkça iş yapmak kolaylaşıyor. Çok çalışıp çok yorulabiliyorsunuz, ancak yorulmak, buna değdiğini hissettiğiniz zaman zor gelmiyor.

Buraya kadar hep olumlu yönlerden bahsettik. “Peki hiç mi olumsuz yönü yok?” diyebilirsiniz; var. Okulda çok daha başarılı notlar alabilecekken vasat notlarla geçememek, mevcut işlere odaklanamamak, özel hayata biraz daha az vakit harcamak zorunda kalmak, eğlence vakitlerinden kısmak, ilk aşamalarda maddi ve manevi yıpranma süreçleri… Ancak şunu söylemek gerekir ki, başarının en güzel yanı, ailenizin sizinle gurur duyduğunu hissettiğiniz, çevrenizdekilerin size ışıltılı gözlerle baktığı o an oluyor. O yaşlı gözleri görünce, “İyi ki buradayım!” diyorsunuz. Başarıdan alınan haz tüm bunlara fazlasıyla değiyor.

Gel gelelim projenin sonuç kısmına. Sonucu başarılı da olsa başarısız da olsa tüm girişimler deneyim kazandırır. Bu deneyim, başarı kaynaklı ise daha çok başarmaya; başarısızlık kaynaklı ise tekrar deneyip başarmaya itecektir. Nelson Mandela “Ben asla yenilmem!” der. Böyle bir söz normal şartlarda egolu, iddialı bir söz olarak algılanabilir. Ancak sözün devamı şöyle; “Ya kazanırım, ya da ders alırım!”

Son olarak; hayatı bulduğu gibi bırakan insanlardan olmayın. Ulaştığınız hiçbir başarı, ulaşabileceğiniz en üst başarı değil. Sürekli çalışın, daha çok çalışın, kafayı kıracak kadar çalışın. Henüz yapabiliyorken koşabildiğiniz kadar koşun ve tüm hedeflerinize ulaşmayı deneyin. Engellerin üzerinden atlayın, engel sayısı, sonuçtan alacağınız haz miktarı ile doğru orantılı olacaktır. Başarı, ancak o zaman sizi tatmin edecektir.